20 Eylül 2008 Cumartesi

Yüzmede başarı ve performansların nasıl karşılaştırıldığı

YORGUNLUK; YÜZME PERFORMANSINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Bitkinlik, daha çok yorgunluk anlamında kullanılır. 100m kurbağalama ya da kelebek yarışı yüzenler, 1500m ya da daha uzun bir yarış deneyimleri varsa, her ikisindeki bitkinlik farkını bilirler. Bitkinlik tam olarak elimine edilemese de, performansa olan olumsuz etkisi, uygun antrenman programlarıyla azaltılabilir. Bu bölümde, yorgunluk nedenleri, yüzücünün yorgunluğa toleransının arttrılmasında değişik antrenman programlarının değeri anlatılacaktır.

Antrenmanlarda zamanın çoğu, yorgunluğa direnç sağlaması açısından, kas dayanıklılığını geliştirmeye yönelik harcanır. Yüzme hızının azalması ile sonuçlanan yorgunluğun nedenleri, her yüzme mesafesi için farklıdır. 25m gibi kısa mesafe yarışlarında bitkinliği olan sporcuların, son 5-10m de hızları düşer. Bu durum herhangi bir ağrı ya da yorgunluk hissedilmemesine rağmen görülen bir gerçektir. 400-1500m gibi daha uzun mesafe yarışlarında, farklı formda bir bitkinlik yaşanır; kas gücünde düşüş ve yaygın bir ızdırap hissedilmesi gibi...

Genellikle yorgunluk, karmaşık bir olaydır ve enerji metabolizmasının değişik yönleri ile ilgilidir. Yüzme hızında azalma ya da bozulmadan sorumlu tutulabilecek herhangi bir faktör saptamak zordur. Enerji sistemleri, bitkinliğin her formundan tamamen sorumlu tutulamaz. Bitkinliğin sebeplerini açıklayan teorilerden en yaygın olarak kabul edilenler;

- Sprint yüzme için gerekli enerji kaynaklarının tükenmesi, ör; ATP, PCr ve glikojen.

- Laktik asit gibi yıkım ürünlerinin birikimi.

- Kaslardaki fizikokimyasal durumun değişmesi (ör; mineraller)

- Kas koordinasyonundaki bozukluklar (ör; santral sinir sistemi hastalıkları)



ENERJİ TÜKETİMİ



ATP (Adenozin Tri Fosfat), kas kasılması için kullanılan acil enerjiyi sağlar. 10 saniyeden daha kısa süren sprint yüzmelerinde, kas ATP düzeyi, PCr (Fosfokreatin)’lerin yıkılması ile devam ettirilir. Şekil-1de gösterildiği gibi, PCr, yoğun egzersizin ilk dakikasında hızla düşer; daha sonra egzersizin sonuna kadar giderek dereceli bir düşüş gösterir. Bu düşüşün oranı, kas eforunun yoğunluğuna bağlıdır.

Daha yüksek hızdaki yüzmelerde, PCr yıkım oranı artarak ani bitkinliğe, aşırı tükenmeye yol açar.

Kısa süreli sprintlerde, her ne kadar ATP enerjiden direk sorumlu ise de, efor sırasında azalışı, PCr’den daha azdır. Bununla birlikte, tükeniş anında ikisi birlikte de azalabilir. Böylece, bitkinlik atağını geciktirmek için, yüzücü, PCr ve ATP’nin erken tükenmemesi için efor hızını kontrol etmelidir. Yarışa çok hızlı başlanırsa mevcut fosfojenler (ATP ve PCr) çabuk tükenecek ve erken bitkinlik ile final evresine kadar yarış tamamlanamayabilecektir.

Kas ATP düzeyi, PCr’ye ilaveten, kas glikojenlerinin aerobik ve anaerobik yıkımı yolu ile de elde edilir. Birkaç saniyeden daha uzun sürede biten yüzme yarışlarında, enerji için ATP üretiminin birincil kaynağı, kas glikojeni olmaya başlar. Biçok yüzme yarışı iyi doldurulmuş kas glikojen kaynaklarını tamamen boşaltma nedeni olamıyacak kadar kısa sürmekle beraber; yoğun antrenman periyodlarında rezervler azalmaya başlar.Bu şartlar altında kas, ATP-PCr sistemine bağlı olarak, sadece kısa bir süre için normal düzeyde güç üretebilir. Pcr’nin kullanılmasında olduğu gibi, kas glikojenindeki düşüş, aktivitenin yoğunluğuna bağlıdır.

Güç üretimi arttıkça, kas glikojeni azalır. Sprint yüzmelerinde kas glikojeninin, uzun mesafe ve düşük yoğunluktaki yüzmeden 35-40 kez daha hızlı kullanıldığı tahmin edilmektedir. Dayanıklılık egzersizlerinin ilk birkaç dakikasında, aktivitenin daha sonraki sürelerinden daha yüksek hızda kas glikojeni kullanılmaktadır (Sekil-2). Şekilde, 1-1.5 saatlik interval yüzme sırasında, kas glikojenindeki değişiklikler gösterilmektedir. Burada; egzersizin ilk 75 dakikasında omuz kası deltoidin kullandığı kas glikojeni en fazladır. Daha sonra glikojen düzeyi giderek sıfıra gelirken, bitkinlik belirtileri başlamıştır.

Örneğin serbest yüzmede, triseps ve deltoid kasları biseps kasına oranla belirgin bir şekilde, daha çok glikojen harcar. Bu kaslarda seçici olarak bitkinlik belirtileri gelişebilir.

Kas glikojeni, bir kaç saat süren egzersiz için gerekli tüm karbonhidratı, tek başına sağlayamaz. Karaciğer, kan glikozunu sabit tutabilmek için, glikojeni parçalar. Egzersizin erken döneminde enerji üretimi, göreceli olarak daha az kan glikojeni gerektirirken, bir endürans çalışmasının geç safhalarında, kasların enerji gereksinimleri için kan glikozu daha çok devreye girer.

Karaciğerin glikojen sağlaması kısıtlı olduğundan ve başka kaynaklardan da glikoz üretemediğinden, kasların harcadığı glikoz, karaciğerin sağladığından daha fazla olursa kan glikoz düzeyi düşer. Kandan yeterli glikoz sağlanamadığında, kaslar kendi glikojen kaynaklarına daha ağırlıklı olarak yönelir; bu, kas glikojeninin azalmasına, dolayısıyla bitkinliğin erken başlamasına yol açar.

Glikojen ile ilgili yorgunluklar, 30 dakika ve daha uzun süren yüzmelerde görülür.Daha kısa süreli yüzmelerde oluşan yorgunluğun daha olası nedeni, laktat ve hidrojen iyonu gibi yan ürünlerin kas içinde birikmesidir.



YAN ÜRÜNLERİN BİRİKİMİ

1930’lardan bu yana, kanda laktik asit (LA) birikimi ile bitkinlik arasındaki ilişki bilinmektedir. Zorlu egzersizler sırasında, enerjinin bir kısmı, kas fibrilerinin sarkoplazmaları arasında biriken laktik asitten sağlanır. Bir çok kişi, laktik asitin, her türlü egzersizdeki yorgunluktan sorumlu olduğunu düşünür; Laktik asit, sadece oldukça yoğun kas eforları sırasında ve göreceli olarak kısa sürede görülür (Bu arada kasın asiditesini (PH) değiştirir). Örneğin koşucularda maraton yarışının sonunda bitkinlik belirtileri görülmesine karşın, laktik asit düzeyleri ve PH ları, istirahat düzeyindeki gibi olabilir. Diğer taraftan sprint yüzmeleri, glikolitik enerji üretimi sonucu, çok miktarda laktat birikimi ile sonuçlanır. Laktattan ayrılan hidrojen iyonu, kas PH’ını, istirahat düzeyi olan 7.1den , bitkinlik düzeyi olan 6.4’e çevirir. PH’daki bu tarz değişiklikler, kas içindeki kasılan elemanlar ve enerji üzerine negatif etkilidir. Hücre içi PH’ının 6.9’dan daha aşağı inmesi, glikolizisi ve ATP üretimini engeller. Bu nedenle kas PH’ının düşmesi, bir çok yüzme olayında bitkinliğin temel nedenidir.

Şekil-3’te görüldüğü gibi, bitkinlik verici bir sprint egzersizinden sonra toparlanma, 20-30 dakika almaktadır. Bu noktada kas laktatının hala çok yüksek olmasına karşın, kas PH’ı egzersiz öncesi düzeyine dönmüştür. Deneyimler, sporcuların, kas PH’ları 7’nin altı, laktat düzeyleri 6-7 mmol (normal düzeyin 4-5 katı) üzerinde olmasına rağmen, yüksek yoğunluktaki egzersize devam edebildiklerini göstermektedir.

Son zamanlarda, antrenman yoğunluğunu ayarlamak için kan laktat ölçümleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu ölçümler, antrenman yoğunluğunun bir göstergesi olmakla birlikte, bu ölçümlerle kas PH’ı hakkında bir fikir edinilemez. Kandaki laktat ve hidrojen iyonunun varlığı, bir çok değişik faktörlere bağlı olduğundan, atrenman değerlendirilmesinde kullanımı tartışılabilir.

NÖROMÜSKÜLER VE PSİKOLOJİK BİTKİNLİK

Buraya kadar sadece kasın bitkinlikten sorumlu olabileceğinden bahsettik.Bazı durumlarda ise, kas liflerini aktive eden sinir sisteminin yetersizliği de bitkinlikle sonuçlanır. Uyarılar; Ayrıca bitkinlik, beyin ve omurilik gibi santral sinir sisteminde de görülür.
Özetle; bitkinliğin nedenleri çok yönlüdür ve şimdilerde sadece bir kısmı bilinmektedir.Genel olarak; yüzmedeki yorgunluğun ve bitkinliğin, enerji sağlayabilme, metabolik yan ürünlerin birikimi ve sinir sistemindeki kısıtlamalara bağlı olduğuna dair fikir birliği vardır. Bitkinlikten sorumlu tek bir faktör yoktur.

0 yorum:

Yorum Gönder